Koyu kahve renkli, buruk biraz acı ve kestaneye özgü tadı
ve kokusu olan bu bal, güzeldir.
Bal arısı kestaneden hem polen hem nektar
hem de salgı toplar.
"Yüzyıllardır hem dünyada hem de ölümden sonraki yaşamda
insanoğluna hizmet etmiş bal. Eski bir geleneğe göre, evlenen
çiftler avuçlarından bal yiyerek birbirlerine kötü söz söylemeyeceklerine
ve el kaldırmayacaklarına dair söz verirlermiş. Kimi kültürlerde
diğer dünyaya girişin anahtarı olarak kabul edilmiş. Kimi
kültürlerdeyse insanlar ölülerini balla mumyalamışlar.
BAL hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki, sırf vefakar
bal emekçilerinin, yani arıların, Orta Asya'nın kalbinden
Avrupa'ya, oradan Kolomb'un gemileriyle Amerika'ya ve daha
nice yerlere yaptıkları maceralı yolculukları anlatmak oldukça
uzun sürer. Gelin biz burada, çeşitli kültürlerin ona yüklediği
ilginç anlamlardan dem vuralım.
Yunanlıların
yüce tanrısı Zeus'tan, matematiği ve vejetaryanlığı kendi
tarikatında birleştirmiş Pitagoras'a kadar bir çok kişinin
bal yiyerek büyüdüğüne inanılmış. Bu düşünce sadece balın
uzun süre boyunca yegane doğal tatlandırıcı olmasından kaynaklanmıyor.
Bunun yanı sıra, tatlı yiyecekler tarih boyunca doğal
enerji
vericiler olarak algılanırmış ve her zaman ayrıcalıklı kişilerin
sofrasında yer alırmış. Herodot'un Mısır tarihinden bize
aktardığına göre, Mısırlılar tanrılarına adayacakları hayvanları
un, kuru üzüm, incir ve çeşitli aromaların balla harmanlanmasından
oluşan bir karışımla doldururlarmış. Bu karışımların bazıları
günümüzün ağız tadına göre biraz 'garip' olarak nitelendirilse
de unutmamamız gereken bir başka nokta da, eski çağlarda
balın en önemli çeşni maddesi olması. Günümüzün tersine,
insanlar yemeklerini sadece aşırı bahatlarla renklendirmiyorlarmış.
Örneğin Epaentes'in bize verdiği tarife göre, Yunanlıların
en sevdiği 'bal dolması', peynir, et, sirke ve soğanla yapılıyormuş.
Romalı retorik ustası Jullius Pollux, Onamasticon adlı kitabında
balda pişirilmiş incir yapraklarının tadından bahseder.
Kuzey Amerika kızılderililerinden Mohavkların kamp ateşinde
pişirdikleri, içi bal, elma suyu ve meyve yağlarıyla doldurulmuş
bal kabakları da çok lezzetli olmalı.
Bala dair en güzel hikayelerden biri de hayatın
anlamını alçak gönüllü zevklerde bulan Demokritos'un başından
geçenlerdir. Tüm hayatını tutumlu bir şekilde geçirmiş 109
yaşındaki yaşlı bilge, ölüm vaktinin çok da uzakta olmadığını
kavradığında, her gün biraz daha az yemeye karar verir.
Bu nedenle çeşitli besinlerden birer birer vazgeçer. Tam
da en son yiyecekten vazgeçtiği gün Tanrı Demeter'in adına
düzenlenen festival başlar. Yaşlı adam da bu kutsal günde
ölerek saygısızlık etmek istemez. Bunun üzerine festival
boyunca içi bal dolu bir kabı burnuna yaklaştırıp koklamakla
yetinir. Festival bittiğinde kap önünden alınan bilge, anında
ölür.
Her ne kadar günümüzde pek rastlanmasa da, arılarla olan
ilişkimiz, balın toplanma ve yenme alışkanlıkları çoğu kez
dini ritüelleri çağrıştırmakta. Bu kanıyı doğrularcasına
Efes ve Elevsis'deki rahibeler 'arılar' diye adlandırılırmış.
İbranice'de arı demek olan dbure kelimesinin kökü sözcük
anlamına gelen dbr'dan gelir. Aynı lisandaki Deborah ismi
de arının asli görevinin Kutsal Söz olan doğru'yu söylemek
olduğuna işaret eder. Toplandıktan sonra herhangi bir işleme
tabi tutulması gerekmediği için bu mucizevi iksir, Tanrı'nın
arılar yoluyla bize ilettiği bir mesajdır; Tanrı'nın sözü,
onun çiçeklerinden arılar vasıtasıyla bala taşınır. Kutsal
sözün yolculuğu bu kadarla da kalmıyor. Anlatılanlara göre
Eflatun ve Pindar gibi büyük şairlerin ağzından çıkan sözleri
de arılar taşımış dillerine. Belki de doğumdan hemen sonra
ağlayan bebeklerinin dillerini ballı bir bezle saran Senegal
ve Ivory Adalı kadınların zihinlerinden de aynı düşünceler
geçiyordun Eski bir geleneğe göre evlenen çiftlerin avuç
içlerine de bal dökülürmüş. Erkek ve kadın birbirlerinin
avuçlarından bal yiyerek birbirlerine kötü söz söylemeyeceklerine
ve el kaldırmayacaklarına dair söz verirlermiş. Anlayacağınız
eski beraberliklerde balın ehemmiyeti sadece balayı ile
sınırlı kalmıyormuş.
Yeraltına ballı mesaj
Arıların Tanrı ve Yaradılış'la olan ilişkileri daha bir
çok kültürde karşımıza çıkmakta. Mayaların gizli inanışı
Popul Vuh'a göre ilk arı, dünyanın merkezindeki bir kovanda
doğmuştur. Bir volkanın lavları gibi elleri yakan ve gözleri
kamaştıran bu hayvanın asli görevi insanı kayıtsızlık ve
bilgisizlikten uyandırmaktır. Romalıların ilkbahar tanrıçası
Prosperina'nın mekanı da yeraltıdır. Bu tanrıçayı çok kızdırmaktan
korkan Romalılar, O'nun yer altından ateşten bir yılan şeklinde
çıkmasını engellemek için çare olarak ballarından fedakarlık
etmişler.
Ovid'de balın aslında bize şarap tanrısı Baküs'ün bir armağanı
olduğunu söyler. Baküs bir sefer sonrasında satirleriyle
beraber hoplaya zıplaya geri dönerken satirler sistralarını
çalmaya başlarlar. Çınlayan enstrümanların sesiyle bir ağaçtan
çıkan bir yığın böcek üzerlerine üşüşür. Baküs de böcekleri
alıp ilk kez bal yapacakları yere götürür.
Tabi bu efsaneyi duyduktan sonra Yunanlı ve Romalıların
şaraba bal katıp fermante ederek mead denilen bir içki elde
ettiklerini öğrenmek pek şaşırtıcı olmuyor. Tıpkı doğumlarda
olduğu gibi ölümlerde de balla yapılan ritüellerin ayrı
bir yeri var. Neolitik çağlardan itibaren Babil, Sümer ve
Girit gibi bir çok medeniyet önemli insanlarını balla birlikte
gömmüştür. Çünkü bal diğer dünyaya girişin anahtarıdır.
Büyük İskender'de ölümünden sonra halis balla mumyalanmış.
Arizona'nın Hopi kızılderilileri de arkada bıraktıkları
yılın ölüsünü, kış gündönümünde bal ve undan yapılma bir
yemekle simgesel olarak yakarlarmış, herkese tatlı ve sağlıklı günler dileğiyle...
"
Kaynak:Buğday
Osmanlı'da ballı tatlılar
18. yüzyılda Osmanlı sarayında görevli 400 helvacı vardı.
Bu helvacılar mutfaklara bitişik helvahanelerde çalışır,
helva dışında macun, şerbet gibi sarayın gereksinimi olan
diğer bazı tatlıları da hazırlardı. Turşular da helvahanede
yapılırdı. Helvahanenin, sarayın eczanesi olmak gibi bir
işlevi daha vardı. Osmanlı döneminde, balın yörelere göre
farklı tüketim şekilleri vardı. Örneğin Karadeniz'in şerbeti
balla yapılan "bal baklavası" ünlüydü. 1. Dünya Savaşı başlayana
dek İzmir'de konuklara yağlı ballı denilen bezdirmeler ikram
edilirdi. Yine unutulmuş tatlılardan balla yenilen sünger
bazlaması, Anadolu'da değerli misafirlere yapılan bir ikramdı.
Sünger bazlaması yapmak için, sıvı kıvamlı hamur, kızgın
sac üzerine yayılır ve kızaran hamur alındıktan sonra parçalanıp
içinde bal bulunan tabağa dökülürdü. 2. Dünya Savaşı sonrası
da bal Anadolu halkının neredeyse tek tatlısıydı. Şeker
çok pahalıydı ve alınamıyordu. Üzüm yetişen yerlerde pekmez,
ama hemen her yerde bal, şeker yerine kullanılıyor, baldan
çeşitli tatlılar yapılıyordu. Celal Davut Arıbal Anadolu'da
yenilen bal ekmeğinden bahsetmiştir. Bal ve un yoğrularak
hamur haline getirilir, küçük ekmekler şeklinde pişirilir.
Arıbal hafif esmer renkli bu ekmeklerin çok lezzetli olduğunu
söyler. Bir de Anadolu'da zenginlerin misafirlerine ikram
ettiği ballı kestane tatlısı vardır ki, Arıbal onu da "Kestaneler
suda haşlandıktan sonra kabukları soyulup temizlenir, iyice
ezildikten sonra bir tepsiye yayılır, üzerine bal dökülerek
karıştırılır." diye tarif eder. Balla ve sirkeyle yapılan
"sirkencübin" denilen şerbet, hem susuzluk giderir, hem
de hastalıklarda ilaç yerine kullanılırdı. 16. yüzyıl ortalarında
yurdumuzda bulunan bir İspanyol gezgin, görev yaptığı Sinan
Paşa konağındaki şerbetlerden söz eder: ". Kiraz, kayısı,
erik gibi meyveleri kaynatıp şeker veya bal katarlar. Bozulmasın
diye her gün yenisini kaynatırlar. Misafiri şerbet içmeden
bırakmazlar." Ramazan aylarında Eminönü Valide Camii'nde
teravih çıkışı bal şerbeti dağıtılırdı. Isparta'da bulunan
Kutlubey Camii'nin vakfiyesinde de balın okkası bir akçeye
bile çıksa mevlidin bal şerbetiyle okutturulması yazılıdır.
Aşevleri açan, imarethane ve misafirhaneler kuran zenginler
de, vakfiyelerinde ilk koşul olarak misafirlere bal şerbeti
ve bal helvası verilmesini yazarlardı. Bu vakfiyelerde cami
ve medreselerin imam, müezzin, kayyum gibi hizmetlilerine
de her ay üç-beş okka bal verilmesi istenirdi. 19. yüzyıl
ortalarında yurdumuza gelen Fransız gezgin Jean Henri Ubicini,
Türkiye'de bal ve suyla yapılmış portakal, ıhlamur, limon,
menekşe, gül gibi çeşitli rayihaları olan şerbetlerden söz
eder. Bir yemekte kendisine de keskin kokulu misk şerbeti
ikram edilmiştir. Sarayda üretilen en önemli tatlı, adı
bazı kayıtlarda rikak, bazılarında ise baklava diye geçen
rikak baklavasıydı. Osmanlı dönemi baklavasının en önemli
farkı, bal ile yapılmasıydı. Ulufe ödemelerinin yapıldığı
günde ve ramazan ayının 15'inde Hırka-i Şerif ziyareti sonrası,
yeniçerilere şerbeti daha çok bal ve daha az şeker katılarak
yapılmış, bademli rikak baklavası dağıtılıyordu. Günümüzde
de çok sevilen, incecik açılmış kat kat yufkadan yapılan
baklava, Osmanlılarda hamur tatlılarının gözdesiydi. Baklava
yapan hanımlar kaç yaprak yufka kullandıklarını söyleyerek
övünürlerdi. Haksız da değillerdi, çünkü 70-80 yaprak yufka
kullanıldığı olurdu. 1860'dan sonra yavaş yavaş Batılı yaşam
tarzı Osmanlı sarayına girdi. Yemeklerde çatal bıçak kullanılmaya
başlandı. Artık sabah kahvaltısında mutlaka bal, kaymak,
peynir ve reçel bulunuyordu. Bunlara ek olarak kavurma ve
yumurta verildiği de oluyordu. Bu tür Batılı tarzı kahvaltı,
zamanla saray dışında da yaygınlaştı. Bugünün yemek kitaplarında
balla yapılan birçok tatlı tarifine rastlanmaktadır. Fakat
balın 45 derecenin üzerindeki ısıda besin değerini kaybetmesini
göz önünde bulundurarak bu tariflere hiç girmiyoruz ve burada
sadece Osmanlı mutfağından bal kullanılarak yapılan bazı
unutulmuş tarifleri vermekle yetiniyoruz.
Kadınca , Kadınlar , Kadınlar Kulübü , Hatunca , Hanımefendi , Kadınx , Elitkadın , Maxikadın
Ballı Aile
Bal al doğaldır
Bal sağlıklı tatlandırır.
Ballı Aile'de anne, çocuklarına severek yiyecekleri
bir tatlı hazırlamak istediğinde, "hakiki ve doğal"
olan lezzetin elinin altında bulunmasının mutluluğunu
yaşar. Kolay ve pratik tariflerle yararlı tatlılar
hazırlar.
Bal lezzettir
Ballı Aile'nin bilinçli bireyleri bilirler ki,
bal,
beraber yendiğinde, bir çok besin maddesine çok
özel bir lezzet verir. Bunlar arasında bala en çok
yakışanlardan birisi de hindistan cevizidir.
Bal berekettir
Hindistan
cevizi ve bal karışımı aç karnına bir tatlı kaşığı
dolusu yendiğinde ağız kokusunu giderir. Çocuğu
olmayan çiftlere de özellikle tavsiye olunur.
Bal kaymak Cennet taamıdır
Tatlı ile aranız yoksa bile, işte
size denemenize değecek "ilahi" bir lezzet:
Bal kaymak! Bal kaymağın tarifi imkansız uyumunu
kaymak sürülmüş ekmeğin üzerine bal koyarak çayın
yanında mutlaka deneyin.: çünkü bu bir Cennet taamıdır.
Küçük çocuk annesine sorar:Anne ben nasıl
oldum?
Anne cevap verir: Babanla yatağımızın
kenarına bal sürdük ertesi gün sen doğdun.
Çocuk da gece yatağının kenarına bal sürer,sabah
olunca oraya karıncaların biriktiğini görür.
Terliği alır tam yapıştıracakken:
"Vururdum ama baba yüreği dayanmıyor işte" der.
SAĞLIKLI ÇOCUK YEMEKLERİ (BUGÜN NE YESİNLER?)
» Ballı Muhallebi - bir yaşından büyükler için
:)
Yarım kilo süt
1 tatlı kaşığı nişasta
1 tatlı kaşığı pirinç unu
1 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı bal
1 yumurta sarısı
Süt, yumurta ve unu çırpıp koyulaşana kadar pişirin.
Piştikten sonra ılınmasını bekleyin, bal ekleyip
tekrar çırpın.
Şekersiz ama besleyici bir tatlı, afiyet olsun!
Bal 1 yaşından
küçük çocuklara niçin önerilmiyor?
Çünkü, balda
Clostridium Botulinum adlı bakterinin
bulunma ihtimali var. Bu bakteri topraktan
ve tozdan bulaşabiliyor. Yetişkinler
ve bir yaşından büyük çocuklarda bağışıklık ve sindirim
sisteminin gelişmiş olmasından dolayı problem oluşturmuyor.
Ancak, 1 yaşından küçük bebeklerde bağırsak mikroflorasının
yeterince gelişmemiş olmasından dolayı tehlikeli
olabiliyor.
Ballı Gençlik
Gençler için doğru enerji kaynağı sabahları bir
kaşık baldır.
75-25 kuralı
Optimal sağlığa ulaşmak için en dengeli yol,
75-25 kuralını izlemektir.
Yani yaşamınızın en az yüzde 75'inde daha sağlıklı
seçenekleri tercih etmek ve kalan yüzde 25'inde
de normal yaşam standartlarını korumak.
Bu kuralı takip ederek bile, yaşam tarzınızı
tamamıyla değiştirmeden kendinizi iyi hissetme
seviyenizde ciddi bir değişiklik fark edeceksiniz.
Bal
ve Polen ile Güzellik
Cleopatra , balı cildini
güzelleştirme özelliği için kullanan tarihteki en
ünlü kişidir. Sütlü ve ballı banyolar tarih boyunca
bakım yapmak için kullanılmıştır. Bal bir nemlendiricidir
, suyu çeker ve tutar. Böylece bal nemlendirici
ve temizleyici, krem, şampuan ve saç bakım
ürünlerinin en sevilen doğal aktif maddesidir.
Ballı
yüz maskesi Bir tatlı kaşığı
öğütülmüş badem 2 tatlı kaşığı
ince öğütülmüş yulaf 1 çorba kaşığı
az yağlı yoğurt 1 tatlı kaşığı
az yağlı yoğurt 1 tatlı kaşığı
bal Malzemeleri karıştırın,
cildinizi ılık su ile nemlendirdikten sonra karışımı
nemli cilde uygulayın. Yüzünüzü ılık su ile durulayın,
ardından tonik ve nemlendirici sürün.
Polen Mucizesi
Son yıllarda polen’in güzellikteki
etkisi gündemde. Çünkü içeriğinde cilt için
çok yararlı maddeler bulunuyor.. Bu doğal ürün,
günümüzde az bilinen yönüyle aynı zamanda bir
“gençlik iksiri”. Güzellik alanında da çok olumlu
faydalarına dikkat çekmek gerektiğini düşünüyoruz.
Polen’in bu özelliklerinden
doğal ürün uzmanı Volkan Kurt söz ediyor.
Polenin sağladığı mucizelerin farkında olan
pek çok insan günlük yaşamından onu eksik etmiyor.
Bileşimindeki vitamin ve mineraller başka pek
çok besinde bulunabilenden çok daha fazla.
Organizmayı zinde tutmak ve dengeli
beslenmek için vücudun ihtiyacı olan eksik maddeleri
tamamlamak ve korumak açılarından yaşamsal önem
taşıyor polen.. Zaten üzerinde kimyasal
analizler yapıldığında, "polen mucizesi"
ortaya çıkıyor. Vitaminler, proteinler, yağ,
şeker, mineral, hormon, büyütücü faktör ve pigment
vs. Bu canlı ve dengeli besin, beyni ve vücudu
yorgun uyuşuk insanlar için de çok olumlu sonuçlar
oluşturuyor. Canlılık ve yaşama neşesi sağlıyor.
Cilt ve polen
Güzellikteki etkisi de yine mucizevi sonuçlar
yaratıyor. Lekeli ve bozuk görünümlü bir ten
genellikle bedeninde gerekli ihtiyaç maddeleri
eksik olan insanların sorunudur. Ciltteki bu
sorunların üstesinden polen
gelir. Kanın atık maddelerden arındırılması
yani temizlenmesi sonucunda ciltte önemli değişiklikler
olur. Polen bu görevi çok iyi
yapar. Sağlıklı ve parlak bir ten isteyenler,
poleni her gün (bir çay kaşığı ) yemeli. Bazı
güzellik ürününün özünde de polen
bulduğunu da unutmayalım.
Bir çok akademik çalışmada da polenin bu yararlarından
bilimsel olarak söz ediliyor. Öğüterek toz haline
getireceğiniz bir çay kaşığı polen
güzellikte önemli sonuçlar meydana getirir.
Polenle yapılan güzellik maskelerini yüze ve
boyuna uygulayan kadınlar sonuçlarından memnun
olduklarını söylüyorlar. Taze ve canlı pürüzsüz
bir yüz için polen mucizesinden
yararlanmayı ihmal etmeyin.
Bu doğal ürünü diğer güzellik maskelerinize
de ilave edebilirsiniz. (Maskenizin etki gücünü
çoğaltır.) Cildinizle ilgili hemen uygulama
yapabileceğiniz basit bir formül de verelim:
Bir kahve kaşığı poleni bir
taze yumurtanın sarısıyla iyice karıştırın.
Karışımı parmağınızla yüzünüze sürün.. Yarım
saat sonra yıkayın. Parlak ve taze bir cilt
kazanacaksınız.
Saçlara polen
Polen saçları adeta coşturur.
Saça faydası kullanımdan kısa süre sonra görülür.
Saçın kök kısmına çok olumlu etki yapar. Bileşiminde
yer alan niasin ve sistin maddeleri saç kökünü
besler, dökülmesini durdurur. Zayıf tellere
canlılık verir. Saç hacmini geliştirir. Yani
saçların dökülmesini durdurup, kopacak gibi
duran saç tellerinin canlanıp gürleşmesine neden
olur. Saçların korunmasında günde yiyeceğiniz
bir çay kaşığı kaliteli polen yeterli. Dökülme
fazlaysa bunu 3 çay kaşığına kadar yükseltebilirsiniz.
Gözaltı sorunlarında polen unutulmamalı
Örneğin bir kahve kaşığı polen içine bir damla kayısı ve
buğday yağı ilave ederseniz, bir doğal "gözaltı
kremi" elde etmiş olursunuz. Karışımın içine
iki damla ampul halinde satılan E vitamini de
ekleyebilirsiniz. Bunu göz altına sürün ve 15
dakika sonra yıkayın. Arı sütü polen balı, göz
altlarının yorgun görünümünü yok eder. Gerginleştirip,
canlandırır.
Saçlarınızda doğal
bir parlaklık için Muzlu-Ballı maske tarifi :
Malzemeler
* 1 1 adet
muz
* 2 kaşık doğal yoğurt
* 2 çay kaşığı saf
zeytinyağı
* 1 çay kaşığı
bal
* 2 tatlı kaşığı
tam yağlı süt
* 4 damla tatlı badem
yağı
Hazırlanışı :
Bütün
malzemeyi blenderden geçirin ve yoğun bir sıvı haline
getirin.
Uygulama :Öncelikle saçlarınızı
yıkayıp havlu ile kurutun. Sonra maskeyi bir tarak
veya boya fırçası ile kökten ucuna kadar tüm saçınıza
yedirin. Saçınızı folyoyla sararak veya bir bone
geçirerek 1 saat bu şekilde bekleyin ve ardından
ılık su ile yıkayın.
Hasta olduğumuzda
bal ve limon eklenmiş bitki çayını hepimiz içeriz.
Bunu yaptığımızda, vücudumuz enerji ve direnç kazanır
. Çay dışında sıcak herhangi bir sıvı içecek de
yine solunum yollarını rahatlatacaktır.
Bu noktada size
bal hakkında ekstra bir tavsiye : Çayın yanında
kaşıkladığınız bal ne kadar koyu olursa o derece
yararı artar. Koruyucu antioksidanlar içeren koyu
renkteki balı özellikle öneriyoruz. İsimleri salgı
balı veya kestane balı olarak geçen bu türlerden
vazgeçmeyin.
Limon
Suyu (5 adet) Taze Nane (4-5
yaprak) Kestane Balı (1
yemek kaşığı) Ufak bir kök zencefil
Su (5 bardak)
5 limonun
kabuğu soyulduktan sonra sıkılır ufak bir miktar
zencefil rendelenir nane, bal ve limon kabukları
blenderden geçirilir limon suyu, zencefil ve
su eklenir iyice karıştırılır sonra süzülür
ve içilir.
Soğuk olarak
içilir. İsteğe bağlı buz katılabilir.
Kuvvet Formülleri
Erkekliği arttırıcı
macun
Zencefil..........10
gr Havlıcan..........10
gr Günlük............30
gr Isırgan
tohumu....150 gr Bal...............400
gr
Arif Pamuk'un Şifalı Bitkiler
kitabında macun hakkında şunlar yazıyor:
"Bunlar dövülerek
macun yapılır da, akşamları birer ceviz miktarı
yutulursa insanın erkekliğini dört misli kuvvetine
çıkarır".