Kendi türünden ya da kendi türü dışındaki bir
canlıdan gen aktarılarak bazı özellikleri değiştirilen bitki, hayvan
ya da mikroorganizmalara “genetiği değiştirilmiş organizma” (GDO)
denilmektedir.
Günümüzde ticari amaçla tarımı yapılan başlıca
GDO tarım ürünleri soya, mısır,
pamuk ve kanola’dır. Biber, patates, domates, pirinç, buğday, balkabağı, ayçiçeği,
yerfıstığı, kasava ve papaya gibi ürünlere de genetik müdahalede
bulunulabilmektedir. Genetik müdahale çalışmaları henüz devam eden ürünler ise
muz, çilek, kiraz, kavun, karpuz, ahududu ve ananastır.
Ülke tarımına olumsuz etkileri
GDO ekinler tozlaşma yoluyla aynı türden akrabalarının da
genlerini değiştirebiliyorlar. Yapılan denemelerde
GDO mısır
polenlerinin 35 km mesafeye kadar rüzgarla taşınabildiği tespit
edildi. * Bu durum zengin biyo-çeşitliliği bitirmesinin yanında,
tarımı da engelleyen önemli bir olumsuzluktur.
GDO tohumla
üretim yapılan yerlerde tarım ürünlerinde genetik bulaşımlara rastlamış, çiftçi ürününü olarak satamamıştır.
GDO’lu ürünlerin tarımsal ilaç kullanımını azaltıp verimi
artırdığı yönündeki iddialara karşılık yapılan araştırmalar bunun
tam tersini göstermektedir. (GDO’lu ürünlerin tarımsal ilaç kullanımı)
Örneğin, ABD’de 1994–2006 yılları arasında soyada birim alana tek
tip kullanılan tarımsal ilaç (yabancı ot ilacı glifosat) miktarı
yüzde 45 artış göstermiştir. Aynı ilacın Brezilya’daki kullanımı
2000–2005 döneminde yüzde 80 artarken ekili alan bu ölçüde
artmamıştır. Arjantin’de de aynı ilacın kullanımı 1996–2008
döneminde 14 kat artmış soya ekim alanı ise 5 katına çıkmıştır. Bu
tek tip ilaca ek olarak yıldan yıla diğer ilaçların kullanımında da
artış görülmüştür.
Kaldı ki GDO’nun zararsızlığı ispatlansa bile insanlığın ortak
malı olan tohumların genetik yapısı değiştirilerek tescil edilerek
küresel şirketlerin eline geçmesi ülkelerin hatta insanlığın
geleceği açısından büyük bir tehdittir.
Çünkü GDO’lu tohumların tümü
kısır tohumlardır. Çiftçi satın aldığı
tohumdan ürettiği üründen elde ettiği tohumu ekince, yeni ürün
çıkmadığından, tescilli tohum sahibinden yeniden tohum almaya
mecburdur. Doğal yapıyı bozduğu bilinen
GDO’lu tohumlar kendilerine
ilave edilen baskın gen sayesinde tozlaşma ve diğer yöntemlerle
doğal bitki türlerini tümünü dölleyerek kendisine çevirmektedir. Bu
durumda zengin gen kaynakları “mono kültür” olarak tanımlanan
GDO'lu
ürünlere dönüşmekte böylece telafisi güç bağımlılıklar meydana
getirilmektedir.
GDO’lu ürünlerin üretildiği
GDO’lu tohumların tescil sahipleri
aynı zamanda bitkisel, hayvansal ve insani ilaç ile yem ve gübre
üreticisidirler. Bu tohumlardan verim elde edebilmek için çiftçiye
kendi ilaç ve gübrelerini kullanmayı zorunlu kılmaktadırlar. Bu da
üreticinin maliyetini artırmakta ve dolayısıyla tüketici maliyetini
artırmaktadır. Ayrıca bu ilaçların kullanılmasından dolayı
bir ürün
aynı tarlada bir müddet sonra yetişemez duruma gelmektedir. Toprağın
yeniden ekilebilmesi yeni yeni ilaçlar ve gübreler pazarlanarak
kaçınılmaz bir bağımlılık yaratılmaktadır. Bu ilaçlar bazı
bitkilerin ve haşeratın mutasyona uğramasına neden olmaktadır. Bunun
en önemli örneği öldürücü kenelerdir. Tarım ilaçları kenelerde
mutasyona neden olmuş ve büyük bir tehlikeli haline gelmiştir.
Tarımın devamlılığı için arılar, hayati öneme haizdir.
Arıların
olmadığı bir dünyada bitkiler ürün vermezler. Her ne kadar bu işlem
yapay olarak yapılabilse de bu sadece seralar için geçerlidir. Her
türlü ürün ve özellikle de meyveler serada üretilemediğine göre
arısız bir dünya düşünülemez. Ancak ülkemizde de sık sık görüldüğü
üzere milyarlarca arı topluca ölmektedir. Bu ölümlerin
GDO’lu tohumların ekildiği bölgelerde
olması oldukça kaygı vericidir ve dünyada bu ölümlerin
GDO’lu
ürünler ve bunlar için kullanılması zorunlu ilaçlardan kaynaklandığı
ispatlanmıştır.
GDO’lu ürünlerin üreticileri artan dünya nüfusunun gıdasızlıktan
öleceğini bu nedenle GDO’nun kaçınılmaz olduğu iddia etmektedirler.
Hâlbuki bu durum sadece gerçeğin örtülmesi için uydurulan bir
gerekçedir. GDO’lu ürünler piyasaya çıktığında dünyada açlık
sınırının altında yaşayan insan sayısı yüz binin bile altında iken
bugün aç insan sayısı 1 milyar 20 milyonu aşmıştır.
Bugün dünyada her yıl açların tümünü birkaç yıl doyuracak üretim
fazlası vardır. Mesela dünyanın 168.397.000 ton buğday, 89.911.000
ton pirinç fazlası varken açlıktan söz edilmesi göstermektedir ki
sorun, GDO için zorunluluk olarak gösterilen eksik üretim değil
paylaşım sorunudur.

Diğer ülkelerde durum
AB sadece MON 810 mısır çeşidinin ekimini
onaylamıştır.
Avusturya, Yunanistan, Macaristan ve Polonya GDO konusunda açık ve
net olup ekimini yasaklamıştır.
Çevre ve sağlık etkileri yeterince bilinmediği için Fransa 2007’de
aldığı bir kararla 2008 yılında GDO mısır ekimine izin vermemiştir.
Almanya Tarım Bakanı Ilse Argner 14 Nisan 2009’da yaptığı
açıklamayla Almanya’da 2009’da GDO
mısır ekimi yaptırmayacaklarını açıklamıştır.
GDO nun anavatanı
ABD’de 2006 ve 2007 yıllarında Hawaii, Washington DC ve Kuzey
Kaliforniya Federal Mahkemeleri yeterince çevresel etki
değerlendirmesi yapmaksızın Amerikan Tarım Bakanlığı’nın
(USDA-United States Department of Agriculture)
GDO’lara vermiş
olduğu onayların yasa dışı olduklarına karar vermiştir.
GDO lu ürünler ve dava konusu Yönetmelik hakkında yazılı ve görsel
basında çok sayıda yazı, makale, bilimsel araştırma yayınlamıştır.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
GDO: Sağlığa zararları
GDO'lu Gıdalardan Nasıl
Korunabiliriz
GDO Ülke Tarımına Zararları
|